Zeynep Anacan, Şeyma Özbay – Yaz Şarabı
Yalnız günün neydi rengi
Yarınım uzun dünüm gizli
Seni en uzun gecede öpmeli
Başımı göğsüne mühürledim
Başımı göğsüne mühürledim
İtiraflar hep sarı hep deli
İkimizin iki kişiliği
Ağaçlarda asılı dilek bağları gibi
Elimi tut süzülelim
Elimi tut süzülelim
Zaman acımasız bana kalan anılarım
Şimdi neyle yazsam bu romanı kendimden uzarım
Her bir adımım yanar her anım ayrı keder adımla beraber
Kalırsa saatler az yıllar eskir ben köpek öldüren
Şişemde tortu dudağınla ince bir semai çalar
Oldum
Olurum okurum oturup uzayan anılar o çağa hiç yakışmaz
Yakana yakamoz adına yaz ama güne kalamam o güneş ayaz
Yerle yeksan artar efkar n’apsam ruhum duyulmaz
Yine de yazdım
Anlattım
Bulamadım ama hep aradım adını bıkmadım dardı bu yollar
Dünyam
Ve yalan atıp açık arayan o yazık akıllar
Saydım sövdüm
Giderim ama varamam oraya görürüm ama noksan ağızlar
Yaralar yalanlar kayıplar
En uzun akşamda ufukta yas var
Ağıtlar kalana gidene dualar
Korkmuyorum çok kollayanım var
Sorum yok ama cevaplarım dağ
Derimin altında garip bir boşluk
Beni al uyut büyüt erit koyult
Bir yudum al hadi umudunu uyut
Sırtımdan akan çizgide
Dengede duran elin
Kendiyle çelişen cevaplar gibiyim
Sevgini kendime mühürledim
Sevgini kendime mühürledim